Descartes, felsefede çağdaş kuramların kendisinde kesiştiği kavşakta yer alan bir başvuru filozofudur. İster modern isterse postmodern felsefe okuması yapalım, bunların hepsi bizi bu rasyonalist filozofta buluşturmaktadır. Bundan ötürü onun felsefesi üzerine okumalar ve incelemeler, 17. yüzyıldan itibaren hiç hız kesmemiştir. Descartes’ın düalist felsefesini anlayabilmenin yollarından biri, tüm felsefesini yöntem, bilgi, varlık, ahlâk ve politika ekseninde araştırmaktan ve sorgulamaktan geçmektedir. O, bilgiyi, tözü, varlığı, ahlâkı ve politikayı yöntemsel şüpheden hareketle ulaşmış olduğu Cogito önermesi üzerine temellendirmiştir. Onda şüphe etmek düşünmek, düşünmek ise var olmaktır. Çünkü şüphe etmek, bilincin bir aktivitesi ve düşüncesidir. Zihin, var olma açısından bedenden daha fazla önceliğe sahiptir. Var olduğum kesin olduğuna göre Cogito da kesindir. Öyleyse ilk bilgi ve ilk ilke “Düşünüyorum, o hâlde varım.” önermesidir. Diğer tüm bilgi ve ilkeleri bu önermeden çıkarsayan Descartes, zamanındaki hâkim bilim ve felsefe anlayışını aşarak geleceğin metafiziğinin temellerini atmış, modern bilimin ve felsefenin kurucusu olmuştur. Her ne kadar salt zihinsel bir felsefe yapmakla eleştirilmiş olsa da Descartes, kendisinden sonraki bilim ve felsefeye yön veren nadir filozoflardan biridir. Bu büyük rasyonalistin düşüncesinin hâlâ tartışılıyor olması “Felsefede Descartes’tan sonra yeni bir şey ortaya konulmadı” yönündeki argümanı güçlendirmektedir. Çünkü kendisinden sonra onu tasdik veya inkâr eden filozofların hepsi Kartezyen’dir. Bu tespitler doğrultusunda çalışmada, Descartes`ın felsefesi rasyonel, analitik ve eleştirel bir akılla ele alınmıştır.