“İki kişilik yalnızlıktı yaşadığımız. Büyük bir zaman kitlesinden kısa bir kesitti bize tahsis edilen süre. Yalçın dağın zirvesine kement atan dağcılar gibiydik. Var olmak hevesiyle yokluğu yok saymış, kısa bir zaman dilimine sığdırmıştık sevgimizi. Sonsuzluk gözle görülemeyecek kadar uzaktı bizden. Ne yazık ki yanılmış, söz geçirememişiz zamana! Kalleşlikleri hesaba katamayıp, tecrübesizliğin kurbanı olmuşuz göz göre göre!
Sonbahar vurgunun hoyratlığında saklıyım sanki. Savruk bir yaprağın sararmışlığına gizlenmiş yalnızlığım. Senin ise sonbahar ağlıyor ayaklarında. Hayalin, bilmeden koparttığım birkaç yaprakta gizli, avuçlarımda kalıp sonra toz toz yere dökülen birkaç yaprakta...”