Bugüne dek romanlarıyla tanıdığımız Zaven Biberyan Ermenice *Dzovı* (Deniz) adını verdiği kitabıyla okuyucunun karşısına bu sefer de öyküleri ile çıkıyor. Romanlarında olduğu gibi öykülerinde de usta kalemini konuşturan Biberyan, farklı çevrelerden, şehirlerden, toplumlardan karakterleri ile insanın farklı ruh hallerinin derin dehlizlerine iniyor. Dzovı’da, bir anarşiste kız vermek istemeyen bir babanın mizahi halleriyle Bulgaristan’ı ziyaret ettikten sonra, Beyrut’taki bir şantiyede gece geç saatlerde kaçak olarak hazine arayan işçilerin ümitlerine ortak oluyoruz. Tiyatrocu olma hayalini eşinden yaptığı kaçamaklarla yaşamaya çalışan Vahric veya Burunsuz Kadriye’nin yalnızlığı ile hüzünlenirken, hapishanede idam cezasının onanmayacağına inanan mahpusla dertleniyor, ona denizin sırlarını anlatarak gerçeği ötelemeye çalışan bir arkadaş eşliğinde beklenen ölüm karşısındaki çaresizliğin acısını tadıyoruz. Zigana’dan çocuk yaşta bir gelini yaşlı kocasından kaçıran aşığın izini sürerken, Büyükada’da ekmek almaya çıktığını unutup kız arkadaşıyla tüm gün gezip denize giren Beba’nın serpilmekte olan bedenini tanımasına şahitlik ediyoruz.
Zaven Biberyan insanları, özellikle aile bireylerini birbirleriyle çatıştırmayı tercih ettiği romanlarının aksine, öykülerindeki insanları hayatın gerçekliğine istemsizce boyun eğerken karakterize ediyor. *Dzovı* Biberyan’ın edebi kişiliğini daha yakından tanımamızı sağlarken, hikâyeleştirdiği olaylar ve insanlarla okuyucuya hayatın farklı yüzlerine tanıkl