Bu kitapta, hepimiz kendi hayatlarımızdan birçok iz bulabiliriz. Satırlarda olağan insan anlatılırken, belki de hatalarımızla ve günahlarımızla yüzleşme fırsatı elde ederiz. Oysaki söylemek isteyip de söyleyemediğimiz ne çok şey var şu yaşamda, değil mi?
Parçalı bir anlatım bize sunulurken, metnin içerisinde postmodern özellikleri görmek mümkün oluyor. Okurdan kendini zorlaması istenirken, aynı zamanda cezbeden bir dil kullanılıyor. Ayrıca, kalan boşlukları okurun doldurması bekleniyor.
Samimiyet ve alçakgönüllülük duyguları kitabın temelinde yoğun biçimde yer alıyor, Can’ın hayat hikâyeleri içtenlikle naklediliyor. Bununla beraber, ruhsal bir rehberlikten ziyade, okurun kendi aklı ve kalbiyle doğruları bulması sanki salık veriliyor. Kalıplaşmış öğretiler yerine deneyimlerin ön plana çıktığı bir dünyadır bu. Hele ki huzursuz edici belirsizliklerin, yanlış bilgilerin ve eğreti düşüncelerin oldukça arttığı günümüz dünyasında.
Zalimlikleriyle, hüzünleriyle, korkularıyla, yenilgileriyle, suçlarıyla ve hırslarıyla birlikte karşımızda tüm görkemiyle bir dünya yaratılmış duruyor. Onu olduğu gibi kabul mu edeceğiz yoksa kendimize farklı bir yol mu çizeceğiz?
Haydi!