Uzun ince bir boy aynasında kendime bakınca sürükleyici ve kesintisiz bir kurgudan değil de kısa anlardan ibaret olduğumu görüyordum. Anlatılacak hiçbir şeyim için *uzun hikâye* diyemezdim. Ne varsa anlatacağım, ayaküstü bile anlatabilirdim. Yaşadığım her şey tadını damağımda bırakarak yaşanıp bitmiş, ne zaman girişi geçip gelişmeye gelsem ya kaçmış ya kaçırmıştım. Paramparça anlarım tamamlanmaya çok uzaktı. Un ufak bir ömür ve beni ziyan ederek büyüten tecrübeler, suyu çıkmış hayat derslerim vardı. Ölsem biyografimi bile yazmak istemezdi kimse, hoş kendi hayatımı sorsanız ben bile nasıl anlatacağımı bilemem. Oysa bendeki parçalara göz atsalar herkes kendinden bir parça bulurdu mutlaka. Parçalarım birbirini bütünlemez herhangi biri illa ki size uyar. Güzel bir heykel değildim ama iyi bir yedek parça kutusuydum. Herkesin en az bir parçasının yedeği bendeydi. Az az yaşıyordunuz içimde, kendimi değil, soranlara hep sizi anlattım bu yüzden ben. Parça parça dağıttım sizi yeryüzüne, her şeyden birazdım.