Gülden Mahmud`un öykülerini okuduğunuzda günlük hayatınızın tekdüze koşuşturmacalarından bir anlığına da olsa uzaklaşır, kendinizi sımsıcak Akdeniz güneşi altında portakal kokularını içinize doya doya çekerken temiz, saf, kederli insanların hüznünü paylaşırken bulursunuz. İyi ki varsın Gülden Mahmud, kalemine, sımsıcak yüreğine sağlık...
Özlem KESER
Gülden öykülerinde; bir bekçiyi, bir göçeri, bir çobanı, deliyi, bir Akdenizli’yi anlatıyor. Yani bir konusu var anlatımlarının. Ancak Gülden kahramanlarının duygularını, duygularının da derinliklerini anlatıyor. Gülden‘in anlatımları düz yazı mı, şiir mi ya da başka bir anlatım türü mü, biz tam anlayamadık. Sadece bizleri büyülüyor. Onun anlatımları şiirden de öte, çok özelliği olan bir destandır. Gülden bir destancıdır. Gülden‘in asıl özelliği kahramanlarını ve onların içinde yaşadığı doğayı, dağı, taşı, dereyi, tepeyi, kuşu hatta toprağı anlatmanın yanında bunların özlemlerini, duygularını da anlatması. Gülden kahramanlarıyla, doğanın özlem ve özelliklerini aynı çember içinde anlatır. Gülden Mahmud bir anlatım ustasıdır, akıcı, şiir gibi. Hiç kimse bir ötekine benzemez, benzememeli de. Ama biz gene de diyoruz ki Gülden; Çukurova da bir Karacaoğlan, bir Dadaloğlu, bir Orhan Kemal, bir Yaşar Kemal tadında anlatıcıdır. Elinizdeki kitapta bu özellikleri göreceksiniz.
İbrahim ÇENET
“Kız ise içindeki acıyı daha kimseciklere olduğu gibi anlatamamıştı. İyice bir anlatsa biri de onu iyice bir dinlese. Ah kızım dese, saçını okşasa, merhamet etse...” Yasemin’in yalnızlığını, yaşadığı acı olayı ve bunu anlatacak kimseyi bulamamasının verdiği hüznü içinizde hissedeceğiniz, etkileyici bir hikaye...
Neslihan GÜLTEKİN