Aradan uzun yıllar geçmişti, o günlerde daha on iki yaşlarında olan İsmail, sanki bugün olmuş gibi olayı anlatıyordu:
“Dayanılır gibi değildi. Hele o an, birden kurşun sesi kesildi, babam yere çöktü. Halil ve ben ‘Babam öldü,’ dedik. Az sonra iki asker bir şeyle başını kesti, ellerindeki neydi bilmem. Kan bizim olduğumuz yerden görülüyordu, zaten yakınındaydık. Akan kanı durmuyordu; durduramadıkları kanın üzerine beyaz un gibi bir şey attılar, sonra öğrendim ki attıkları kireçmiş.”
Birden ağlamaya başladı; sonrasını kimse soramadı, çünkü herkes ağlıyordu. Deli Habip sanki Gücüksu’da çadırının önünde şu anda katlediliyordu. Daha fazla dertleri depreştirmemek en doğrusuydu.
Ali Küçükaydın’ın samimi ve özgün bir üslupla kaleme aldığı Deli Habip’i bir solukta okuyacaksınız.