Susma arkadaş, doğru bildiğin ne varsa söyle gitsin. Sustuklarının esiri olursun. Sessizliğin yenilgin olur. Ve düşünmeden attığın her adım düştüğün ama ölmediğin binlerce uçurumdur…
*Bir adamın deli sevdasında kayboluyorum. "Kardeşin!" dedi bana. "Kardeşini parmaklıklar ardından kurtarmak için yanımda kalacaksın." Siz olsaydınız yapmaz mıydınız? Sevmediğiniz bir adama kendinizi mahkûm etmez miydiniz? Ben ettim, kardeşim için ettim.*
*Ben Elvan Kılıç. Gökkuşağı misali rengârenktim ben. Beni renklerimden edecek olan bir adamın varlığından bile habersizken kendimi akla ziyan bir hayatın ortasında buldum. Prangalar var ayağımda, gidemiyorum. Kalmak ise yaşarken ölmeyi öğretiyor bana. Bu adam *Yaşarken öl* diyor. Onun hırsla dolu gözlerine bakıp yemin ettim. Asla onun için atmayacak kalbim, sevdasını asla düşürmeyeceğim yüreğime. Çünkü yanarım, onun karanlığı bana bulaşırsa cayır cayır yanarım. Ölmek yanmaktan daha kolay. Benim ondan ötürü yanmamaya yeminim var.*
Ailesi ile geleceği arasında bir seçim yapmak zorundaydı. *Ailem* dedi genç kız. *Onlar için geleceğimi yok sayarım.* diyerek kendini koca bir çıkmaza soktu. Sonum dediği yer aslında her şeyin başlangıcıydı. Sonum dediği yerde hayatı tekrar adımlayacaktı. Kader miydi bu hale sebep yoksa kaderi zorlayan bir adamın varlığı mı? Kader miydi bambaşka insanların yolunu kesiştiren yoksa bu adam mıydı kızın tüm yollarını çıkmaza çeviren?
Bir *Ah!* karıştı tinlerine işleyen geceye adamın dudaklarından. *Ah! Bir bilsen, lal olmasa da dilim keşke diyebilsem.*