Dünya’nın kaotik düzeni eşliğinde, insan üstünlük kurmak istediği her an öldürüyor. Önce kardeşinden başladığı katliam düzenini, kendi yaşamı için uygulamaya devam ediyor. Burada, beş farklı hayatın, başkalarının isteklerinde dönen bir düzeni işletmeye çalışması için yok oluşunu yeniden görüyoruz. Her birinin anne, baba, eş, çocuk, kardeşleri vardı belki de. Fakat kardeşini öldüren Kabil’ler tarafından her birinin sadece aileleri değil, hayalleri elinden alındı. Kır çiçeklerinden, kanlı bir sulamaya geçerken, bir doktorun, amacı hayat kurtarmak olan bir insanın, öldürme eylemine geçmesinin ne kadar da ince bir metrede yürüdüğünün sessiz bir haykırışı.
Yakın tarih içerisinde Srebrenitsa gibi, Filistin gibi, Lübnan, Afganistan, Mısır, Yemen ve belki de hemen yakınımızdaki Suriye gibi örneklerini gördüğümüz savaşların, sadece görünen bir gölgesine şahidiz. Fakat burada, her bir bireyin hayatının içinde, neye sahipken, neleri kaybettiğinin, acı bir işlevde görüyoruz. Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını ve *Savaş* adı geçen bütün cümlelerin kıyım dolduğunu anlıyoruz.
İnsan, bir lokma nefesiyle yaşamaya çalışırken, fazla gelen bir lokma nefesiyle nefesler çalmaya devam ediyor, deyişinin canlı bir kanıtı olan bütün hayatların sözcüsü bu hikâyeler, gerçeğin canlı bir dönüşümünü ortaya koyuyor.