Hazret-i Resul aleyhi’s-selâm zamanına yakın Bayat boyundan Korkut Ata derler, bir er çıktı, Oğuzun o kişi tamam bilicisiydi, Oğuzun içinde tamam velayeti zâhir olmuştu, ne derse olurdu. Gayipten türlü haber söylerdi, Hak Taâlâ onun gönlüne ilham ederdi. ...
14-16 yy. arasında yazıya geçirildiği tahmin edilen Dede Korkut Hikâyeleri, Oğuzların hayatını konu olan 12 ayrı hikâyeden oluşmaktadır. Her biri bir boyun çıkışını beyan eden bu hikâyelerin Oğuzun 24 boyuna atfen aslında 24 tane olduğu kuvvetle muhtemeldir, ancak elimize ulaşanlar yalnızca bu kadardır. Orta Asya’dan Anadolu’ya uzanan geniş bir coğrafyada folklorik bir öğe ve halkın ortak kültüründe yer etmiş efsaneler olarak bir düzeyde hâlâ canlıdırlar. Bu hikâyeler ve kahramanları, ister gerçekten yaşamış kimseler ister mitolojik kahramanlar olsunlar bize belki de batının Kral Arthur ve Yuvarlak Masa Şövalyeleri Romanslarıyla boy ölçüşebilecek güçte bir kültürel miras teşkil etmektedirler.
Dede Korkut Hikâyeleri, Türk dilinin ve edebiyatının, Türklerin örf ve âdetlerinin, Türk ahlâk ve törelerinin, inançlarının, kahramanlıklarının, kısacası Türk hayatının olduğu gibi verildiği bir eserdir. Tek bir kişinin kaleminden çıkmamıştır, bu bir halkın müşterek hikâyesidir. Bu halkın uzun göçü boyunca belleklerde taşınıp gelmiş, Şamanizmden İslamiyete uzanan inanç değişimleri, büyük kahramanlar, tarihteki dönüm noktaları, içinde yaşanan coğrafyanın özellikleri, düşmanların nitelikleri ve bizzat halkın yaşayışındaki değişimler bu hikâyelerin içinde yer bulmuştur.
Dede Korkut gelip boy boyladı, soy soyladı. Bu Oğuznameyi düzdü, koştu, böyle dedi, Hani dediğim Bey erenler? Dünya benim deyenler? Ecel aldı, yer gizledi, Fani dünya kime kaldı?