Dede Korkut hikayeleri Türk edebiyatı, tarihi ve fikir hayatının en önemli yapı taşlarından biridir. Bu eserin bu kadar önemli bir yere sahip olmasında onun tarihi geçmişi ilk göze çarpan unsurdur. Genel olarak destansı hikayelerin anlatıldığı zaman dilimi Türklerin Anadolu’yu ilk kez yurt edinme gaza ve cihad dönemlerine denk gelmektedir.
Özellikle Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz yörelerinde cereyan eden olaylar o dönemki bütün bir Türk gelenek ve görenek hayatını anlamaya yetebilmektedir. Çünkü bu hikayelerde olağanüstü ögeler hakim olsa da gerçeğe yakın kişi ve yaşantılar özellikle de dilsel ögeler yaşayan ve yaşanılan tarihi gözler önüne sermektedir.
Tabidir ki destanlar asla tarihi belgeler olamaz; ama bu unsurlar, içinden çıktığı toplumun hayat anlayışı ve kültürel ögelerini bilmemizde muazzam öneme sahiptirler. Dede Korkut
hikayeleri çok daha sonraları yazıya geçirilmiş olsalar da Türk kültür hayatının ne derece kadim bir geçmişe sahip olduğunu anlamamıza vesile olmuşlardır.
Dünya edebiyatındaki ekollerle karşılaştırmak gerekli ise bir İngiliz, Fransız ya da Alman edebiyatının 13 ve 14. yüzyıllarda kendilerini ancak göstermiş olduklarını görmekteyiz.
Göktürk yazıtlarıyla kendinin belli bir dönemini göstermiş olan Türk edebiyatının ne derece köklü ve değerli temellere sahip olduğunu çok rahat bir şekilde anlayabiliriz. İşte Dede Korkut hikayeleri de bu temel taşların en önemlilerinden biridir.