‘‘Kafka’nın kitapları… çağın en saf ve eşsiz edebi eserleri arasında.’’
Yirminci yüzyılın en önemli romanlarından sayılan Dava, kendi halinde bir banka şefi olan Josef K.’nın bir sabah uyanır uyanmaz tutuklanmasıyla başlar. Ne var ki işlediği suç bir türlü açıklanmaz ve bunu K.’nın boğucu mahkeme kalemlerine, tanıdık avukatlara yaptığı bitmek tükenmek bilmeyen, sonuçsuz ziyaretler takip eder. Çeşitli tavsiyelerde bulunan ya da onu bu esrarengiz yargılamadan kurtarabilirmiş gibi görünen insanların oluşturduğu karanlık bir girdabın tam ortasında kalan K., gitgide üzerine çöken müphem bir hukuk sisteminin altında ezilir ve kendini temize çıkarmaya çalıştıkça sistemin karmakarışık, absürt ağlarına daha fazla dolanır.
Bugün, Franz Kafka’nın vasiyetine uymayıp eserlerini yayınlamaya karar veren yakın arkadaşı Max Brod sayesinde okuyabildiğimiz Dava, bürokrasinin ya da otoritenin bireye belirsizliğiyle azap çektiren doğasına dair bir eleştiri olarak okunabileceği gibi, varoluşçu bir kısır döngünün kara mizahla harmanlanmış bir temsili olarak da görülebilir.