Dalkavukluğu insan ruhunda araştırmaya çıkmış roman yazarının, bir tesadüfle eskiden tanıdığı, bir vakitlerin İstanbul aileleri arasında ¨Aman efendim, sepet efendim¨ diye baş sallayıp her şeye yarabbi şükür çeken, ismiyle müsemma, Dalkavuk Hanım karakteri Türk edebiyatına, bugüne kadar rast gelinmemiş bir roman kahramanı olarak, cadılık derecesinde bir kimlikle katılıyor.
Walpurgisnacht-Cadılar Gecesi diye bilinen ortaçağlardan kalma o büyülü şenliği İstanbul’da tek başına, keyfince sürdüren, fakat sonra muskalı, dualı, beddualı, güzel insanların arasına nifak sokup bununla eğlenen Dalkavuk Hanımın yolu en sonunda, Biga’nın Mahmudiye Köyüne düşer; kısmetidir bu!
Saray aristokrasisinin yerini görgüsüz, daha da kötüsü kültürsüz, ama cebi para görmüş kentsoyluya terk ettiği vakitlerde Dalkavuk, eski zamanlara ait piyasası olan işini sürdürecek bir varlıklı aileye yanaşıyor;
dönem Türkiye’de çok partili hayatın yeni Amerikancı alışkanlıklarla süslenen yıllarıdır. Dante’nin İlahi Komedya’sında, *Lascinte ognisprenza,*
*Bütün umutlarından vazgeç* dediği satır, Dalkavuk Hanım’la karşılaşan kim varsa hepsi için geçerli. Üstelik Dalkavuk Hanımın gizemli hayatı, bedensel kusurlarıyla örülü ruh hâli, dalkavukluk yapmak üzere göreve alındığı ailenin türlü sırları, gelmişi geçmişiyle çok katmanlı, zengin bir roman...