Dağ ve Felsefe;
Biri yerkabuğunun, diğeri düşüncenin dorukları. Her iki doruğu Dil`de kavuşturmak epeyce zor. Yalnızca Felsefeciyi ya da yalnızca Dağcı olanların üstesinden gelemeyeceği; hem Dağcı ve hem de Felsefeci olmayı gerektiren bir zorluk bu. Bir Felsefeci Dağı nasıl görür?...
Atilla Erdemli zorluğa yarım asrı geçen Dağcılık ve Felsefe sevdası ile yaklaşıyor. Dağa ve felsefenin en zorlu sorunu olan Yaşamaya bir tırmanışın kavramlarıyla dokunuyor, irdeliyor, tartışıyor. Yer yer şiirsel bir anlatı ile çıkıyor karşımıza, yer yer düşüncenin duruluğu ile.
Bir yazısında "Bir Sevdadır Doruk" demişti Erdemli. "Dağlarla"da bu sevdayı görmekte zorlanmıyoruz, fakat yine de sormadan edemiyoruz; sözkonusu hangi doruk; Dağ mı Felsefe mi? İki doruğu birleştiren başka bir Doruk olsa gerek : Yaşamak. "Dağlarla" Yaşama`ya dokunan bir kitap.