Bir yandan Mısır’ı fethederek halifelikte çift başlılığa son veren, ardından Kudüs’ü Haçlıların elinden alan Selahaddin Eyyubi; diğer yandan kurnaz, akıllı, bir o kadar da gözünü kırpmadan kralların, sultanların ve vezirlerin öldürülme emrini veren, dağların zirvesinde kalelerde yaşamını süren Haşhaşilerin Hasan Sabbah’tan sonraki en ünlü şeyhi Raşidüddin Sinan.
Biri zamanın en iyi savaş araçları ile bölgenin en güçlü askeri gücüne sahip; hayalleri-beklentileri, aşkı-sevdası, cesareti-korkuları, tez canlılığı-sabırsızlığı olan Sultanı; diğeri dağların doruğundaki kalelerinde fedaileri ile yaşayan, tek derdi inancını yaymak, cemaatini ayakta tutmak olan, zekâsı-kurnazlığı, sabrı-siyasi öngörüsü ve âlim kişiliği ile Haşhaşilerin altın çağını yaşatan Şeyhi...
Kaderin kaçınılmazı, bu iki insanı karşı karşıya getirir…