Antik dönemde İlyada ile Odysseia gibi eşsiz örnekler veren epik şiirden ve Aeschylus, Sofokles, Euripides gibi yazarların tragedyalarından sonra, birçok yazar düzyazıda eserler vermeye başladı. Ancak o dönemde bu eserleri tanımlamak için özel bir terim bulmaya özen gösterilmedi. Aristoteles, Poetika adlı eserinde bu türden hiç bahsetmez. Helenistik dönemde doğan ve yavaş yavaş sevilmeye başlayan; aşkı, uzun yolculukları ve insan duygularını konu eden bu güncel hikâyelere drama, vivlio, ya da logoi dendi, çok daha sonra “μυθιστορία” mythistoria [mit anlatımı] ve en son “μυθιστόρημα” mythistorima adı verildi. Rönesans döneminden beri Latin kaynaklı dillerde bu tür eserlere roman, romanzo, romance ya da novel isimleri verildi.
Asırlar boyu durmaksızın okunan, yazıldığı günden bugüne kadar sayısız sanatçıyı etkileyen bu roman dünya edebiyat tarihinde sadece ilk olduğu için değil, edebî değeri açısından da seçkin bir yer kazandı, böylece: “Hastaya şifa verecek, dertliyi avutacak, sevmiş olanın anılarını canlandıracak ve sevmeyene yol gösterecek türden, her insanı mutlu edebilecek bir eser yaratmak istedim” sözleriyle eserine başlayan Longos’un isteği yerine gelmiş oldu.