Çuvallama Ustası’nda 12 öykü var. Hepsi bir hayatın izini sürüyor. Parçaları birbirine sisten bağlarla tutturulmuş bir otobiyografi, bir hekimin kendine uyguladığı tedavi ya da bir çeşit vasiyetname olarak da okunabilir.
Beni yakın. Küllerim bir biçimde okyanusa ulaşabilirse çok iyi olur. İşe yarar mı bilmem (“Kayıp Balık Nemo” filminde yaramıştı), ama denize ulaşmaları için belki de küllerimi tuvalete döküp üstüne sifonu çekebilirsiniz.
Öğrencilik, evlilik, yalnızlık, izi yitirilmiş sanat eserleri, toplumsal olaylar, kentler ve ilişkiler üzerine alınmış incelikli notlar.
Üzerinizde blucin ve tişört vardı. Görmedim, ama ayaklarınızda bot olduğunu düşünüyorum. Sizi bir bahçıvan gibi düşünüyorum nedense. Neyin bahçıvanı? Saçlarınız siyah, gülüşünüz apaydınlıktı. Yalnızca size has bir beden diliniz vardı sanki. Güneşi yakabilirdiniz. Evet. Dünyayı doğurabilirdiniz.
Miskinlik, açgözlülük, oburluk, şehvet, gazap, kıskançlık, kibir... Şair, yazar ve psikiyatr Mustafa Ziyalan’ın gözlerinden yedi ölümcül günaha bakarken ağlayabilir, ürkebilir ya da acıkabilirsiniz.
Önümde, tezgâhın üstünde duran bir kilo demirini yakaladım, tezgâhın üzerine basıp arkasına doğru atladım. Ayaklarımın altında domatesler patladı, dört bir yana domates suları fışkırdı. Adam korunmak ister gibi kolunu kaldırıyordu ama onunla daha hiç sesi çıkmadan buluştum; demiri havada çizdiği kesintisiz eğriyi bozmadan yüzüne, tam sol gözünün altına indirdim...