Her kentin bir hikâyesi vardır. Bu hikâyeleri mekân üzerinden okumak, geçmişe ve geleceğe ışık tutmak ve sahip olduklarımızın farkında olarak bir kenti sevmek gerçek sevgidir. Ankara’nın hikâyesi binlerce yıl öncesine uzanıyor. Anadolu’nun orta yerinde bir bozkır kasabası olarak ifadelendirilen Ankara, taşıdığı değerlerle birlikte bir kültürler katmanıdır. Her döneme ait izlerin olduğu bu kent, bir kültürler coğrafyasıdır. Katmanlı yapısı ile birlikte çok kültürlülüğü bağrında taşıyan yaşlı, bilge bir kenttir Ankara.
Fiili başkentlik süreci Kurtuluş Savaşı ile birlikte başlayan ve hukuki olarak başkent olmasıyla Cumhuriyet’i ifade eden simge yapılarla planlı bir şekilde inşa edilen Ankara’da son yıllarda bu yapıların doğrudan hedef alınmasının asıl nedeni temsil ettikleridir.
Hükümetin ve yerel yönetimin uygulamalarıyla tehdit altında olan Cumhuriyet’in mimari, kültürel ve doğal mirasına başkent olarak ev sahipliği yapan Ankara’nın biriktirilen öfkenin patlama kenti olması bundandır.
Atatürk Orman Çiftliği arazisi üzerine kaçak olarak yapılan “saray”dan, Atatürk’ün tarihî tören pistinin yıkıldığı Hipodrom alanına, İller Bankası binası, Havagazı Fabrikası, Baraj Gazinosu, Su Süzgeci binası yıkımına, TCDD Garı yerleşkesinin parçalanmasından tarihî Sümerbank binası, Sağlık Bakanlığı ve valilik binasına kadar uzanan mekân hıncı, saygı mekânı olan Anıtkabir’i de hedef almıştır. Mekân hıncının asıl hedefi Cumhuriyet, özgürlük, demokrasi ve laik yaşamdır.
,Tezcan Karakuş Candan, başkent Ankara’nın kuruluş sürecinden başlayarak, hukuk tanımazlıkla, hınçla tahrip edilen Cumhuriyet yapılarını ve bu büyük yıkım sürecine karşı verilen mücadeleyi Başkenti Savunmak ile anlatıyor, her birimizi korunması gereken cumhuriyet değerlerine karşı sorumluluğa davet ediyor.