Tükendi
Stok Alarmı29 Ekim 2023 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti 100. yaşını doldurdu. Bu yüzyıllık zaman zarfında, tüm dünya ülkeleri gibi, Türkiye toplumu da demografik, ekonomik, siyasal, sosyo-mekânsal, kültürel ve ekolojik boyutlarda devasa dönüşümler yaşadı ve yaşamaya devam ediyor. Bu dönüşümlerin gözlemlendiği en önemli alanlardan biri kuşkusuz kentleşme alanıdır. Cumhuriyet ilan edildiğinde nüfusun sadece %24,2’si kentsel alanlarda yaşıyordu. Bugün ise karşımızda bambaşka bir tablo var. Aralık 2022 TÜİK verilerine göre, nüfusumuzun %67,9’u yoğun kent, %14,8’i de orta yoğun kent olarak sınıflandırılan yerleşim yerlerinde ikamet ediyor. Toplamda nüfusun %82,7’si kentlerde, %17,3’ü ise kırsal alanlarda yaşıyor. Bu rakamlar, günümüz Türkiye’sinin hem dünya ortalamasının üzerinde kentleştiğini hem de Avrupa’nın en yüksek oranda kentleşmiş toplumları arasında yer aldığını gösteriyor.
Peki, ülkemiz bu yüzyıllık süre zarfında nasıl bir kentleşme süreci yaşamış ve nasıl kentler yaratabilmiştir? Kentlerimiz adil, eşit, yaşanabilir ve erişilebilir olma kriterlerini ne ölçüde sağlamaktadır? Editörlüğünü Şerife Geniş ve Neslihan Demirtaş-Milz’in üstlendiği bu kitap, Cumhuriyet’in 100 yıllık kentleşme serüveninin bir bilançosundan ziyade, bu soruları merkeze alarak, Türkiye kentleşmesinin ve kentsel toplumunun güncel panoramik bir resmini sunmayı amaçlıyor. Kent ve konut politikalarını, kentlerin dönüşümünü, kentsel miraslarımızın kaderini, kent-kır etkileşimlerini, yapılı ve doğal çevre ilişkilerini, kentliliğin değişen anlamlarını, yaşlılar, kadınlar, çocuklar yanı sıra yoksul ve yoksun gruplar gibi dezavantajlı kesimlerin kent mekânına ve kentsel haklara erişimini irdeleyen çalışmalar, bugünün sorunlarını tespit etmeye, geleceğe dair sorular sormaya ve çözüm önerileri sunmaya çalışıyor.
Çağımızda insanlığın büyük çoğunluğunun yaşam alanı haline gelmiş olan kentlerin geleceğini belirleyecek olan şey eğer kolektif düşünce, çaba, emek ve mücadele ise, bugün hepimizin yanıt araması gereken en temel soru şudur: Anayasamızda yazdığı üzere laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olan Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında hiçbir toplumsal grubu dışarıda bırakmayan, insan onuruna yaraşır, doğaya ve insan dışındaki tüm canlıların yaşam hakkına saygılı, sürdürülebilir ve yaşanabilir kentleri nasıl inşa edebiliriz?