Hayatın acılığı iliklerine işlemiş bir adamın iç dünyası. Masasından haykırıyor, dövünüyor bu adam. Geçmişini, ailesini, umutlarını, en derinlerden süzülen irini, pası kusuyor. Sesini bu zehirli, yalnız ve buruk adam aracılığıyla bize duyuran kayıp bir hayat, belki de zamanımızın yalakalığına, düşüklüğüne karşı gizli bir panzehir barındırıyor içinde.
Geçmişimde bana imrenenler dahi çıktı. Yalakalar. Onlar böceklik okulunda benim bile alt sınıflarımda okudular. Yağlı ceketli, çarpık dişli kamburlar. Yuvalarından fırlayıp yaltaklanan yüzleriyle, rezil bir hınzırlıkla tepeme üşüşürlerdi. Gerçekten de aklım almıyor; ne tür bir yaratık hangi koşullar altında böyle aşağılık bir türdeşine hayran olacak kadar düşebilir.