‘’Durdurulamayacak şeyler vardır; umut gibi…’’
Sıcak bir sabahın içinden, kumları eze eze ilerliyorlardı. Güneşin vücutlarını yaktığı kumlar ayakların altında eziliyor, tekrar kafalarını kaldırıyordu. Yükselen kumları rüzgâr dağıtıyor, toz edip savuruyordu.
*Nereye gidiyoruz baba?* dedi Şemo.
*Umuda…* dedi babası.
*Umut çok mu uzak?*
Günlerdir, güneş denilen *Zalim Kral*ın buyruğu altında yürüyorlardı. *Çölün Kralı* demişti babası, çöl de uzadıkça uzuyordu.