Dünya ekonomisinde küresel güç haline gelen Çin, 21. yüzyılın en önemli gelişmelerinden biridir. Reformlardan önce Çin, çok fakir, büyük ölçüde verimsiz ve küresel ekonomiden nispeten uzak politikalar yürüten bir ülkeydi. 1978 yılında ekonomik reformları uygulamaya başlayarak merkezi planlı ekonomiden piyasaya dayalı bir ekonomiye geçti ve hızlı ekonomik ve sosyal gelişme kaydetti. 1978-2014 yılları arasında yıllık yaklaşık %10 GSYİH büyüme oranı ile dünyanın en hızlı büyüyen ekonomileri arasına girdi. Çin, 2015 yılına kadar Binyıl Kalkınma Hedefleri’nin tümüne ulaştı ve Binyıl Kalkınma Hedefleri’nin dünya çapında başarılmasına büyük katkıda bulundu. Çin’in GSYİH büyümesi 2012 yılından itibaren kademeli olarak azalma göstermesine rağmen, mevcut küresel standartlara göre halen etkileyicidir.
1978 yılından bu yana, Çin’de kişi başına düşen gelir yaklaşık sekiz kat arttı. Çin, Hong Kong’dan daha küçük bir ticarete sahipken günümüzde küresel ticarette en büyük ticaret ülkesi haline geldi. 2015 yılında dünyada en fazla ihracat yapan ülke sıralamasında 2,27 trilyon ABD doları ile Çin ilk sırada yer almaktadır.
AyrıcaÇin, dünyanın en fazla doğrudan yabancı yatırım yapılan üçüncü ülkesidir. Dünya sıralamasında ilk 500 arasında bulunan çokuluslu şirketlerin tamamının Çin’de yatırımları bulunmaktadır ve Çin yatırım ortamı açısından en iyi ülke olarak görülmektedir. Çin, özellikle yoksulluk sınırının altındaki bireylerin ve ailelerin sayısında keskin bir düşüş ile yoksulluğun hafifletilmesi konusunda muazzam bir ilerleme kaydetmiştir. Bununla birlikte, özellikle kentsel ve kırsal alanlar arasındaki göreceli eşitsizliklerde belirgin bir artış meydana gelmiştir.