Sargis ve Nare`nin hikâyesinde, bir halkın yüzyıllarca yaşadığı kendi öz yurdundan; tehcir adı altında dönülmez, ölümcül yolculuğa çıkarılıp yok edildiğini; başta Kürtler olmak üzere diğer halkların, kırımdan geçen Ermeni halkının karşısında sergilediği tutumu ve Osmanlı Devleti’nin, kendinden ve dininden olmayan halklara karşı acımasız yüzünü ele aldım.
Ermeniler çok savunmasız ve yalnız kaldı. Romanlara sığmayacak trajediler yaşadı. Yaklaşık yüz yıl önce coğrafyamızda yaşanan bu trajediyi ele aldığım kadarıyla gün yüzüne çıkarıp yeni nesillerle buluşturmaya çalıştım. Romanın ismini ‘Ceviz Ağacı’ koymamın nedenine gelince; ceviz ağacının Ermeni halkı için kutsal iki yüzü vardır. Birinci yüzü uğursuzluk ve yok edici özelliğidir. Buna göre insanların suretlerinin ağacın kabuğuna yansıması sonucunda ölümün kaçınılmaz yüzüyle buluşacaklarıdır. İkinci yüzü ise, onları besleyen, gölgesiyle kavurucu güneşten koruyan, onları bir araya getirip yaşatan kutsallığa sahiptir. Bunlarla birlikte ceviz ağaçları onların geçmiş anılarının ve gelecek düşlerinin canlı tanığıdır.