Hulusi on iki yaşındayken başına büyük bir felaket geldi. Büyük, çok büyük bir felaket! Yani babası ölmüştü.
Hulûsi’nin babası, büyük ticaret vapurlarından birinde çarkçı idi. Otuz seneden beri deniz üstünde yaşamış bir çok tehlikeler atlatmış, ihtiyar bir bahriyeli. Fakat zavallı adam, son defa vapuru Sivastopol’a giderken bir kazaya uğrayarak battığı için, Karadeniz’in korkunç dalgaları arasında kaybolmuştu.