Çengelköy Lahana Çeşmesi ile yaşadığı çevreyi ve tarihi merak eden bir çocuğun sıcacık hikâyesi...
Sokağa her adım attığında Rüzgâr’ın karşısına çıkan şu tuhaf taş da ne? Heykel desen değil, anıt desen değil... Direk dayama taşı mı acaba? Belki de çöp atma taşıdır. Yoksa bu unutulmuş bir çeşme mi?
Resim öğretmenleri bir gün okul gezisi düzenler ve Rüzgâr ile sınıf arkadaşlarını Çengelköy’deki Lahana Çeşmesi’ne götürür. Osmanlı döneminde yapılan bu çeşmenin tarihini öğrenen Rüzgâr, o günden sonra unutulmuş ve unutuldukça kaldırımın içine gömülmüş bu çeşmeyi fark eder. Meğer çeşme herkes için farklı bir anlam ifade etmektedir: Rüzgar’ın dedesi için dinlenme taşıyken, yoldan geçenler için poz verme taşıdır. Mahallelilerin çocukluk hatıralarında iz bırakan bu çeşme, Rüzgâr’ın anılarında da apayrı bir yer edecektir.
Deneyimli yazar Simla Sunay bu öyküsünde bizlere Çengelköy Lahana Çeşmesi’ni, yaşadığı çevreyi fark eden bir çocuğun öyküsü ile hatırlatıyor. Çeşmenin tarihini de bizlere kısaca anlatan bu öykü, Reha Barış’ın detaylı suluboya çizimleriyle hayat buluyor.