"Çerağlar Uyanırken", ismini Bektaşi ayin-i cemlerinde çerağların uyandırılışından yani mumların yakılışından almakta…
Roman, 1826`da Bektaşi tekkelerinin kapatılması döneminde idam edilen Üsküdar Bektaşi Dergahı babalarından Kıncı Baba`nın oğlunun üzerine kurgulanmış bulunmakta. Olay 1848 yılında başlar. Kıncı Baba`nın oğlu Hasan her ne kadar bir medrese mollası olarak yetiştirilse de medresenin genel kanaatinin haricinde bir mezhebi kendisine yol olarak seçmiştir. Yüzlerce yıl önce tarihe gömülmüş bulunan İslam rasyonalistlerinin (akliyecilerinin) yolu Mutelizeyi benimsemiştir. Belki de kendi kendine "siz babamın inancını yasakladınız ben de sizin yok ettiğiniz başka bir inancı benimsedim" demektedir. Yazar romanda 19. yüzyıl İstanbul`unun bütün özelliklerini titizlikle vermeye çalışmaktadır. Özellikle tekke medrese çekişmesi ve Bektaşiliğin prensipleri detaylarıyla anlatılmaktadır..
Çerağlar Uyanırken Bektaşiliğin yeniden uyanış döneminin acılarını, sevinçlerini, aşklarını ve muazzam İstanbul kültürünün çeşitli yansımalarını anlatan bir eser olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu romanla insan kendini kah Şahkulusultan tekkesinin esrarengiz atmosferinde bir Bektaşi ceminde bulmakta, kah geleneksel tasavvuf kültürünün içinde yetişen Gülendamla, medreseli Hasan`ın evliliklerini, Süleymaniye semtinin tarihi dokusu içerisinde seyretmektedir. Kitap adeta sayfalarda kurgulanmış bir film tadındadır.