Hemen hemen her Türk’ün ailesinde cephelerde yazılmış bir destan, bu destanların yazıldığı anılar veya bir defter vardır. Tarihin çok geçmişinde kalan zamanlara gitmeye gerek yok.
Öyle ki Balkanlar, Sarıkamış, Yemen, Çanakkale ve içinde yaşanmakta olan zamanda Hakurk, Gözdağı, Marik Dağı, Tendürek Dağları, Karadağlar, Cudi Dağı, Kandil gibi dağlara akan şehit kanlarının, bir veya birçok uzvunu kaybederek evine dönmüş her bir gazinin de cephelerde yazılmış, kimi defterlere geçmiş kimi yaşanarak kalmış anıları vardır elbette. Bazen de o defterlere yazılamayanlar ya da defteri kaybolanlar sözlü olarak nesilden nesile aktarılır gider.
Ne zaman ki bu defterler, bu anlatımlar azalmaya yüz tutmuş işte o zaman vatanın semaları üzerinde hep kara bulutlar, insanımızın bağrında hainler dolaşmaya başlamışlardır. Onun için cephede yazılanlar, anlatılanlar hep önem arzeder.