"An! O sonsuz şifre, gelir konar pencerene, sevgiliyi felç eden tılsımlı bir dokunuş olur, zulüm gibi tepene biner bazen; sırtında taşırsın ana gibi, yâr gibi. Gün gelir geri dönüşümsüz bir felce dönüşür. Çılgın bir veba, lâl bir senfoni... Düşen bir yağmur damlasının denizle buluşurken yeni bir varoluş içinde darmadağın olup yok oluşu gibi. An! O sonsuz şifre, çözülse
dünyalar kusar uçurumlara." "Kalbi birbiri içinde, birbirine dönüşen uçsuz bucaksız çöller gibi alabildiğine genişliyor, genişledikçe kendine olan susuzluğu artıyordu. Yüreği avucunun içerisinde bazen durgun bir göl gibi sessiz bir uykuya
dalıyor bazen de bir kâbustan uyanır gibi çığlık çığlığa avuçlarında çırpınıyordu. Kafasının içindeyse sonsuz bir deniz taşır gibiydi. Kaynağından fokur fokur kaynayıp taşarak akan cümleler; ırmaklar gibi yağmurlar gibi o sonsuz denize karışıyordu." Yazar,"Kelimeler... Aklımın bütün çocukları... İsyanlar, intiharlar, vazgeçişler, yok oluşlar... Çekip
gittiğimde benimle gelecek sorgusuz fedailer. .."derken sizi duygunun müziği eşliğinde düşünme adına içsel bir başkaldırıya davet ediyor. "Yaşını beğenmeyen çocuk ne bilsin/düşler de kanari`diyen adamın büyüdükçe yalnızlaştığını, yalnızlaştıkça büyüdüğünü."derken yazar; acıyı değil, farkındalığı bal eylemek istiyor.
Yüzlerini doğaya, doğal olana dönerek, yaşamı adalet, aşk ve özgürlük nabzıyla yeniden yorumlamaya çalışan bir grup insanın öze dönüş çırpınışlarını ince ince dokuyor yazar. Gani TÜRK, romancılığını güçlü karakter ve kurguların yanında
sosyolojiden tarihe, oradan felsefeye geçiş katmanlarıyla inşa ediyor ve bu katmanların anlaşılıp çözülmesi için okuruna düşün hediyesi olarak güçlü şifreler sunuyor, çözün ediyor.