Bu eser, öncelikle belirtilmeli ki bir hatırattır. Hem de gözlem sahibinin, yani *dün*ün tanığının, kalem ve çiziinleri ile doğrudan yazdığı bir hatırat. Haşan Ali Çelik, yarım asrı geçen gurbet hayatında, köyünün yitik kültürüne ağıt gibi, bildiklerini hikaye etti. Hepsi de yaşadığı, tanığı olduğu, dinlediği olaylar. 1940’lı yıllardan 1970’lere kadaıki gözlemleri; geçmişe, ülkesine özlemle birlikte hafızasında yaşadı. Değişimi takip etli. Yok olanları fark etti. Onların acısını yüreğinde hissetti. Çünkü gidenlerin yeri; daha güzeli, daha iyisi ile doldurulamamıştı. Binlerce yıllık toplum kültürünün atalardan, Türkistan coğrafyasından getirdiği birikim; modernleşmenin, çarkları arasında eridi, tabir yerinde ise bozuk para gibi harcandı.
Onun için eser, sosyal bilimler alanında araştırma yapacaklar için de bir kaynak durumunda. Halk kültürü, dil ve edebiyat, yerel tarih, sosyoloji çalışacaklara malzeme sunuyor.
Çelik, çok çocuklu, gariban bir köy ailesinin evladı olarak, anne ve babasının geçim çabalarına destek vermişti. Daha onlu yaşlarda yaylaya un çuvalları taşımış, dağ-tepe demeden gece-gündüz bazı günler kırk, elli kilometreyi aşan yaya yürüyüşlerle köylere satılacak malzeme götürmüştü. Ankara’ya talebe olarak geldiğinde, günlük onlarca kilometre yol yürüyerek, devletin verdiği otobüs parasını, İngilizce dil kursuna harcayıp dilini geliştirmişti. Zira, aileden harçlık gelemezdi.
Ailesi, köyü, Bozkır, Konya veya Türkiye’nin; ABD’de matematik profesörlüğüne gelen kaç okumuşu vardır? Yalnız o, ABD’de, içinden çıktığı topraklan hiç unutmadı. Köyünün adeta zihinlerde canlandırılabilir romanını yazdı. Yazılarında, alın teri ile geçinen, üreten, sorunlarla karşılaştığında çözmek için çırpınan Anadolu insanı canlanır.