Değerli okuyucularım,
Kitabımı okuduğunuzda, benimle ilk kez tanışacaksınız. İçsel dünyamdaki sevinçlerimi, düş kırıklıklarımı, özlemlerimi ve içimde kopan sessiz fırtınalarımı siz de benimle beraber yaşayacaksınız.
Bu kitap, buz dağının görünen kısmıdır aslında. Ne kasırgalar, ne badireler atlattı bu ömrüm… Çocukluğumda kalan hayallerim, hayallerimin ortasında korkulu bakışlarım… Kırılgan ve küskündür hep yüreğim. Öfkem kendimedir belki de... Can kırıklarım, derin ve karanlık yalnızlığım, hastalığımın pençesinde hayatta var olma çırpınışlarım, dipsiz kuyunun en dibinde hissedişlerim ve şiirin ruhuma yansıyan ilk ışıkları…
Yıllar yılı nice filizler yeşerdi şiir bahçemde. Herkes gibi ben de değiştim. Hayatta hiçbir şeyi kolay elde etmedim. Yıllar geçtikçe hayat hamurunda yoğruldum ve öğrendim dimdik ayakta durmayı. Küllerimden doğdum âdeta. Belki de kırkımdan sonra akıllandım. Ba-bamın vefatından sonra büyüdüm aslında. En çok da can bildiğim insanlar, canımı yaktı. Hayatımdaki tüm çapakları temizledim ve arındım. Yaşı kaç olursa olsun, babasızlık çok ağır geliyor insana. Babamın yokluğuna alışamadım hâlâ. Babamdan sonra vedalardan hep kaçmışımdır. Yüreğime sorsanız, “Her bir veda, sanki elveda…”
Hayatı ince eleyip sık dokudum her zaman. Çoğu zaman akıntıya kürek çektim, bazen de saldım kendimi akarsuya. Mücadelem hep kendimleydi aslında. Çok hayalim vardı, vaz-geçtim birçoğundan.
Bugün hâlâ hesap sorarım kendime, neden vazgeçtim diye?
Siz siz olun, hayallerinizden asla vazgeçmeyin!
“İnsanoğlu, hayal ettiği kadar var olur bu dünyada.”
Her bir veda, sanki elveda…