Yürümek için nedenlerim var. Bu, üzerinde çokça düşünülmüş, uzun bir yürüyüş…
“Kulemden sadece Câbi’nin Kulesi’ne bakmıyordum tabii. Sokakları da izliyordum. Aslında izlemeyi o günlerde öğrendim. İnsanların gözünden kaçan şeyleri; küçük detayları, rüzgârda sürüklenen yaprakların gittiği yerleri orada gördüm. Bir de onu. Yani Aliya’yı.”
Karanlığın ve korkunun gölgesinde, umut ve cesaretin parlayan bir feneri olarak duran bir adam… Bu kitap; korkuya karşı cesareti, çirkinliğe karşı güzelliği, rüzgâra karşı yürümeyi tercih eden genç okurları, Aliya İzetbegoviç’in hikâyesine doğru olağanüstü bir yolculuğa davet ediyor.
Câbi’nin Kulesi, insan ruhunun direncinin bir kanıtı, en karanlık zamanlarda bile zarafet ve cesaretle yürümeyi seçebileceğimizin bir hatırlatıcısı…
Aliya’nın ayak izlerinde yürümeye hazır mısın?