İç dünyamı sanatla beslediğim güzel günlerden biriydi. Gözüm gönlüm açık, üretken bir halde etrafa ışık saçan görünüşümle dolaşıyordum. Yokuş aşağı inerken ayaklarım havalanıyor, düz yola vardığımda gizemli bir kişiliğe bürünüp halkın arasına karışıyordum. Karşılaştığım her insanın ruhuna ortak oluyor, onunla dünya saati olarak tanımlanamayacak bir hızda ve yetkinlikte yaşıyor, kendi bedenime geçiyor, yaşananları anlamlandırıyor, ruhuma katıp, ardından diğerinin ruhuna girerek orada yolculuğa çıkıyordum. Kendimi helak edilmek üzere olan bir kavimden ayıklanmış gibi hissediyordum.