Tam otobana bağlandığımız anda belimden silahımı çıkartıp namluyu kafasına dayadım.
-Abi ne yapıyorsun?
-Abi yok, başkanım!
-Başkanım indir şu silahı.
-Köprüyü 10 dakikada geçmezsen beynini havaya uçururum!
Bağcılar’dan köprüye gece vakti boş yolda 10 dakikada gidilebilirdi fakat gündüz vakti akıcı trafikte ceza yemeden veya kaza yapmadan, anlaşılacağı üzere trafik kurallarına uyarak gitmek imkansızdı. Amacım baskı altında kaldığında en doğru kararları verebilecek miydi ve oraya bizi sağ salim ulaştırabilecek miydi, bunu öğrenmekti. Çünkü ilerleyen zamanlarda olağandışı durumlarda kalabilir, profesyonel şoförlüğe ihtiyacımız olabilirdi. Nitekim oldu da... Radyo ekranında saat tam 16.38`i gösteriyordu.
-Ama başkanım, trafik?
-Dediğimi yap.
Durumun ciddiyetini anlayan yeni dostum Arif, yer yer bulduğu boşluklardan makas atarak, yer yer ise polis kontrolünün olmadığı uzaklardan da belli olan düz yollarda emniyet için ayrılmış olan şeridi kullanarak, saat tam 16.46`da köprüden geçmemizi sağladı. Yola çıktığımızda torpido hizasına indirip namlusunu ona doğrulttum ve 8 dakikadır elimin uyuşmasına neden olan oyuncak silahımı yeniden belime koydum.