Türkiye’de ne zaman derinden bir düşünsel tartışa açılsa söz bir şekilde Said Halim Paşa’ya gelir. Şahsi hayatının renkliliği bir yana 19. asır Osmanlı fikir hayatında beliren İslâmcılığın II. Meşrutiyet sonrasındaki bayrak isimlerinden biri olmuştur.
Onun, bilhassa Buhranlarımız üst başlığıyla bir araya getirilen risaleleri, bu fikir akımının temel metinlerinden kabul edilmiştir. İslamcıların Meşrutiyet rejimini talep etmelerinin ardında Tanzimat yıllarında Namık Kemal’in de kullandığı meşveret ve şura anlayışı vardır. Bu anlayış, milletin yönetimde söz sahibi olması anlamı taşır. Bu sayede, keyfî yönetimler ortadan kalkacak, hukukun üstünlüğü korunacak, hak ve hürriyetler eşitlikçi bir biçimde dağıtılacaktır.
Said Halim Paşa’nın Buhranlarımız’da ısrarla vurguladığı üzere ilk anayasa metni Batı’dan tercüme yoluyla ithal edilmiştir. İslâmcılar, Meşrutî yönetime İslâm’dan referanslar getirerek bu yönetimin kalıcılığı uğrunda düşünceler ileri sürseler de Said Halim Paşa, İslâmcı bir düşünür olarak onlardan ayrılmıştır. Batı toplumlarından alınacak bu sistem ve kavramlar Osmanlı toplumunun tabiatına aykırı ve lüzumsuzdur. Bu iddiasını Buhranlarımız’ı meydana getiren ve Meşrutiyet’le başlayan yedi küçük risalesinde teferruatıyla tartışmıştır.
Yakup Öztürk’un titiz çalışmasında eser, sadeleştirilmiş diliyle ile okura sesleniyor. Üstelik Osmanlıca ilk yayını da tıpkıbasımla kitabın ikinci yarısını oluşturuyor. Hem aslından okumak isteyenler hem de düşünce tarihimizin kaynaklarını merak edenler için her yönüyle güzel bir fırsat…