Herkes yemeğini hazırlarken Can’ın gözü Nina’nınkine takıldı.
Nina’nın beslenme çantasındaki şey pilav mıydı?
O da neydi? Nina, yemeğini eliyle mi yiyordu?
Ya Tito’nun tabağındaki pilava benzeyen şey neydi?
Can, yemeğin tadına bakınca inanamadı.
Bu ne biçim bir pilavdı!
“Bak işte Can, ilk başta hepsi aynı pirinç iken, piştiklerinde hepsi başka bir yemek oluyor. Biz ‘PİLAV’ diyoruz, Nina ‘BİRYANİ’ diyor, Tito ‘KANİN’ diyor, bir başkası ‘PİLAF’ diyor. İşte kültür böyle bir şey. Aslında hepimiz aynı pirinci yiyoruz.”
Hayatı boyunca farklı şehirlerde, farklı ülkelerde yaşadığı için kültürel çeşitliliği çok önemseyen Irmak PARLAT YILMAZ, kültürel çeşitliliğin zenginliğini tatlı mı tatlı bir hikâye ile
gözler önüne seriyor.
DÜNYANIN EN BÜYÜK ZENGİNLİĞİ BU ÇEŞİTLİLİK DEĞİL Mİ?