"Gerçeklik duygu ve bilincini yitirmemiş sanatçının, gerçekliği kavrayan bir ‘vision’u her zaman olmuştur. Bu ‘vision’, onun gerçekliği kavramasını, ona nüfuz etmesini sağlar. Bu bakımdan, sanatçının ‘vision’u, sanat yapıtının yönlendiricisi, örgütleyicisi olan zihinsel yapının bir parçasıdır. Ancak son zamanlarda, bu ‘vision’un yerini ‘illusion’un (yanılsamanın) aldığı görülüyor ve bu ‘illusion’ yavaş yavaş zihinsel yapının da yerine geçiyor. ‘Gerçeklik’i yok sayarsanız, rasyonalizmi ve pozitivizmi hor görüp yadsırsanız, aklı yetersiz bulursanız, dine, fanatizme ve ‘illusion’a sığınmaktan başka çareniz kalmaz. İşte size, İslamcıların postmodernizme bunca muhabbet beslemelerinin gerekçesi. Postmodernizmin olduğu kadar özellikle dinlerin de gerçeklikle, bilimle, usla, bilinçle sorunları var. "Sanat yapıtı ile sanat yapıtı olmayanın arasındaki sınırı kaldırıyorlar ve böylece sanatın kurallarını yadsıyorlar. ‘İyi ve kötü sanat yapıtı yoktur, sanat yapıtı vardır!’ diyerek estetiği yok sayıyorlar. Aklı yetersiz bularak ‘illusion’a ve ‘üfürük!’e sığınıyorlar. Ve buna ‘devrim!’ diyorlar. "Bu sanatsal karşı-devrimin toplumsal ve siyasal düzlemindeki yansımalarını merak edip ararsak, bakın neler buluruz: İlkel ve yabanıl kapitalizm, vurguncu ve yağmacı liberalizm, devletin ‘sosyal’ niteliğinin yok edilmesi eylemi, küreselleşme, medyakrasi, bireyin sonu... Bunlara Türkiye’de şunları ekleyebiliriz: Anti-Kemalizm, Yeni Osmanlıcılık, 2. Cumhuriyetçilik, Köşe Dönmeclik, Refahçılık, Milliyetçilik..."