“Mutluluğun güzel hayvanı, bana bir rüyasını gösteren kara su; içinde göklerin gürlediği, dalgaların kükrediği, tam orta yerinde, kalbinde bir girdabın büyüyüp genişlediği sevgilim; kararan çiy tanesi, burada, her an, her yerde görüp görüp durduğum hayalet; sırrıyla boğulup boğulup durduğum aynam, gürleyen göklerinle, kükreyen dalgalarınla ve girdabınla işte, bu yatağa, bu odaya, bu eve, bu sokağa, bu şehre boşluk doldu. Ve ben de bu oldum. Benim ne yüzüm var ne de sesim. Ne üzgün ne de kızgınım. Aralıktayım.”
Mesut Kondu “Bu Güzel Hayvan” ile benzerine az rastlanır bir anlatı kuruyor. Şiirsel bir atmosferi düzyazıyla ifade ederek kendi üslubunu ustalıkla örüyor.
Yetişkinlikten çocukluğa, şehir uğultusundan tabiatın kucağına, düzyazıdan şiire projeksiyon tutan bu ilk kitap çocukluk, memleket, aşk ve aile hatıraları arasında dolaşan lirik bir anlatı olarak okurun karşısına çıkıyor.