Umutların umutsuzluğa düştüğü an, çarelerin çaresizliğe dönüştüğü an ve her şey bitti derken, sihirli bir el uzanır. Siz bunu bilemez, göremezsiniz. Belki sona geldiğinizi zannedersiniz. Ama aslında o an, sonun başlangıcıdır.
İşte bozkırın merkezinde, sıkışıp kalmış bir yaşam mücadelesi içerisinde olan, bir mucize bekleyen toplumun imdadına, geleceğimizi inşa eden bir eğitimci, bir öğretmen çıkagelir. Her şey yeniden başlar. Geleceğimize yön vererek, en değerli varlıklarımızı, evlatlarımızı, bir ressam gibi çizer, renk verir. Bir sanatkâr gibi işler, şekillendirir ve bir yörenin, bir beldenin kaderini değiştirecek başarılara imza atar.
Her bir öğrencisini kendi evladı bilip, ayrım yapmaksızın emek verir. Zaman gelir, kendi evladını ihmal eder. Ama o geleceğin umudu öğrencisini ihmal etmez. Evini, eşini, çocuğunu bekletir, ama öğrencisini bekletmez. Zaman gelir, cebinde olan üç-beş lirasını öğrencisine harcar, ama evine eli boş gider. Derdini kimseye anlatmaz, ama derdi, sıkıntısı olanı dinler, çözüm üretir.
Hasret Hanım`a eştir. Birgül kıza babadır. Ayşe’ye öğretmendir. Muzaffer Amca`ya evlattır. Göksel Bey`e dosttur. Osman Reis`e kurtarıcıdır. Çoban Mehmet’e yârendir. Solan güllere can suyu, açan çiçeklere bahardır. Bozkıra umuttur. O bir Öğretmen`dir.