Bora’ma Daha işin başındasın Akik gözlüm, en başında. Günlerin olacak saadetle döküm saçım, Günlerin, kederle taşım taşım... Sonra bir gün, Unutmasını öğrenip, unutacaksın, Oysa: o da değil Unuttum sanacaksın... Türkiye işçi sınıfının öncü partisi Merkez Komitesi Üyesi Bora Gözen ile gençlik örgütü başkanı Kerim Öztürk ve önder kadrolardan Cafer Topçu, Ahmet Özdemir, Yücel Özbek, Ali Kiraz, Şükrü Öktü, Gürol İlban, Lübnan’da Nahr el Bared kampına 21 Şubat 1973 günü baskın düzenleyen İsrail Deniz Kuvvetleri tarafından şehit edildiler. Bora, nitelikli devrimci önderlerde rastlanan özelliği taşıyordu, öncelikle bir devrim işçisiydi. Hayatını işçi sınıfının devrim davasıyla birleştirmişti. Boş zamanların devrimcisi değil, gerçek anlamıyla öncü müfrezenin insanıydı, örnek bir profesyonel devrimciydi. Bora’nın ölümü de yaşamı gibi oldu. Onun çok uzak topraklarda sessiz sedasız şehit olması, derin anlamlar yüklüdür. Ve bu ölüme, varolan düzen, devrimci işlemi yapmıştır. Yani hakim güçler, basın, medya, proleter devrimcinin ölümünü sessizlikle geçiştirmiştir. Düzen güçleri, Bora’ları efsaneleştirmemiş, destanlaştırmamıştır. Çünkü Bora’nın kumaşı başkaydı, partiliydi, öncü müfrezenin şehidiydi o. Tarihsel Materyalistti, emekçilerin devrimcisiydi. Efsane haline getirilirse, kötü örnek olurdu. Bora, arkasından ağıt yazılacak bir sınıfın değil, senfonilerle anlatılabilen bir sınıfın, partili devrimcisidir. Sınıfsız toplum davası için partili mücadele verenlere örnektir. -Doğu Perinçek-