Şehrin bir ucundan çıktı yola. O kadar mağrur, o kadar mutmain... Kavaklar gördü sahici fakat o kavakların o geçerken ki duruşlarına alışmış değildi. O geçerken meltem yüzünü okşuyor, yazmasının albenisine kapılıyordu. Etrafta derin bir melâl. Hoştu. Severdi. Geçtiği yerlerden hüzün seçerdi.
(…) Görenler olmuştu onu bir yerlerde, coşkuluymuş, sevinçliymiş, gülmezmiş. Lakin gülümsermiş. Denizler kadar susarmış. Yolun bir kısmında susamış. Nehirden su içmiş.
Boncuktan Yapma Çiçek bir hasretin öyküsüdür. Elinizdeki eser, gün gün içinde hasret biriktiren bir müellifin gönül çırpınışlarıdır. Bu hasret kimi zaman Anadolu’ya, kimi zaman maziye, kimi zaman da atiye duyulur. Bu hasret kimi zaman bir kader mahkûmunun gözünden, kimi zaman bir çocuğun gözünden anlatılır. Boncuktan Yapma Çiçek, hasret çekenlere hasredilmiştir.
Bir keder bir kederle hasretmiş.
Sevda doğmuş onlardan.
Şehri sensiz yaşamamışım meğer.
Şehir sensiz şerh edilmiş.
Şimdi yoksun,
Fakat içimde hüznünle avunuyorum.
Baş döndürücü kavruk serenat
İçimde çalılıkların hışırtısı, hoş…