Salih, Bozburun’a taşınması ile ilgili olarak yaşamında aldığı en iyi karar olduğunu sık sık vurgular. Onun Bozburun hikâyesi, kendi başına bir kitap olabilecek ilginçlik ve renkliliktedir. Yaş aldıkça ve öğrendikçe daha ne kadar az şey bildiğini fark eder. Böylece hikâyenin sonu da onun için yine kaçınılmaz olarak sonu olmayan yeni bir başlangıç olur.
1923’te Cumhuriyet ilan edilir. 1924 başlarında İsmail artık on iki yaşındadır. Sıbyan okuluna hâlen aynı sarıklı hoca gelmektedir ancak artık her sabah “padişahı çok yaşatamamak”tadır. Bir sabah okulda çok sıradışı bir olay yaşanır. Bir subay ve iki asker aralarında ufak tefek bir kızla okula gelirler. Artık Cumhuriyetin kızları da erkeklerle beraber okula gidebilecektir. Nesrin gri döpiyesi, beyaz gömleği ve lacivert kurdeleden fiyongu ile subay eşliğinde sınıfa ilk adımını atar. Başı dik, mağrur ve “Gördünüz mü, artık ben de sizin dünyanızda varım!” dercesine, kendisi için alelacele boşaltılan en öndeki iki kişilik sıraya tek başına oturur. Bu durum, sınıftaki tüm erkek çocuklar ve hocaları için büyük, beklenmedik bir sürprizdir. Sıbyan okulunda bir kız! Tüm sınıf şaşkınlık içinde kafalarını hiç kaldırmadan öne eğerler. Hoca, camdan sessizce askerlerin avludan kaybolmalarını bekler, sonra sınıf çok ağır bir küfürle çınlar. Hoca, çocukların hayretler içindeki bakışları arasında kavuğunu yere fırlatır ve sınıfı söylene söylene koşarak terk eder…
Sonra…
Bölük Pörçük Anılar, yüzyıllık Cumhuriyetin yetmiş bir yılını bizzat yaşamış Salih’in ve 1887’den başlayarak aile büyüklerinin hatıralarının harmanlanması ile kaleme alınmıştır. Adı üzerine Bölük Pörçük Anılar, ne bir biyografi ne de bir tarih kitabıdır. Bu, Salih’in âdeta üçüncü bir kişi gibi kendi kaleminden, çoğu tarih kitaplarında yer almayan ve almayacak ilk bir “yaşanan tarih” denemesidir.