Ay tepsi büyüklüğünde floresan bir top gibi gökte belirmişti. Ay ışığı eşyanın bütün sivri yanlarını törpülemiş, her şeyi balon yuvarlaklığına ve yumuşaklığına döndürmüştü. Dünya daha yumuşak ve evcil duruyordu. Bütün sivriliklerini kaybetmişti. Bebek pamuk tarlasının koyu karanlığını tiz çığlıklarıyla delerek, genişleterek, oksijenle yanan ciğerlerinin acısını hissederek dünyaya dair ilk nefesini almıştı, doğmuştu. Her doğum gibi bu doğum da hem doğan hem de doğuran için acılıydı. Her doğum sancılıydı. Yeni doğan fikirler de... Güzele, iyiye acısız sancısız ulaşılamazdı. Hiçbir şey acı çekmeden doğamazdı.