Üniversitedeyken bir arkadaşım Stefan Zweig`in eşiyle beraber intihar ettiğini söylemişti. Baya etkilenmiştim. Daha sonra kitaplarını falan
okudum. Baya başarılı bir yazardı. Merak ettim hayatını araştırdım. Bazı benzerliklerimiz vardı. O da savaşı sevmiyordu. Barış ve insanlıktan yanaydı. Ben de bu benzerlikleri ve biraz ondan, biraz benden ve biraz bizim çağımızdan bir şeyler katarak ortaya harmanlanmış, kurgusal bir roman çıkarttım. Kitap onun belli bir hayat kesimiyle paralel işlenmiş tamamen kurgusal bir yapıttır. Onu anlamaya çalışmış ve anladığımı da ifade etmeye çalıştım.
Can ve ten güneşsiz yaşayamaz.
Bir çiçek gibi solar. Kurur. Ölür.
Bu öldürmeyen sis, çoğunu hastalıklı kılıyordu.
Hastalıklı kılamadıklarını ise, artık içinden yaşamak gelmiyordu.
Gelmiyor artık içimden yaşamak.
Umutlar yok bayım, umutlar yok!
Umutlar gitti.
Umutlar öldü.
Ardından soyunu devam ettirecek bir evlat bile,
Bırakmadan gitti