“Bahçede iki şeftali ağacı yetişmişti. Biri daha küçük ve gençti. Bu iki ağacın yaprağı, çiçeği tı-patıp birbirine benzerdi. Her gören daha ilk ba-kışta ikisinin de aynı cins ağaç olduğunu anlardı.
Büyük ağaç aşılıydı. Her yıl iri iri, pembe pembe, güzel şeftaliler verirdi. Avuca zor sığan bu şeftalileri insan ısırıp yemeye kıyamazdı.
Bahçıvan büyük ağacı bir yabancı mühendisin aşıladığını, aşıyı da memleketinden getirdiğini söylerdi. Bu kadar çok para harcanan bir ağacın şeftalileri de elbette kıymetli olur. Nazar değmesin diye birer tahtaya Kurân’dan “Ve in yekâd” âyeti yazılıp ağaçların gövdesine tutturmuşlardı.”