Kafamı kaldırıp etrafıma bakındığımda odanın bir köşesinde Kafka oturmuş Milena’ya mektuplar yazıyordu. Diğer köşede Anna Karenina intihar etmekten vazgeçiyordu. Maria Puder camın öte yakasından gülümseyerek, *Raif’e söyle, ölmedim hayattayım!* diyordu. Raskolnikov, hemen karşımdaki komodinin üzerinde elinde baltası olmasına karşın hiç kimseyi öldürmemişçesine ölesiye naif bir ifadeyle gözlerimin içine bakıyordu. Nâzım ise karşımızdaki gardırobun üstüne ceviz ağacına tünediği misali oturmuş Vera’ya bakarcasına bizi seyrediyordu. En sonunda ise hepsi toplanıp ruhuma doluyordu.
Yatağın kıyısına oturdum ve bir müddet beyazların içinde kaybolmuş yüzünü seyrettim. Seyrettikçe de edebiyata dönüştüm.
Cinayet, gömülü ceset, ayakkabı, kemikler, Bilge…
Her şey çözümlenecek, kitabın ilk sayfasından, son sayfasına!