Kadının cinsiyeti ve cinselliği bugüne kadar hep erkekliğin parametrelerine göre düşünüldü. Dişili bastırmayan, onun çokluğunu bir’e indirgemeyen bir libidinal ekonomi, bir dil, bir toplum neye benzerdi? Fallik iktidarın ekonomisinin buyurduğundan başka bir dişil? Psikanalizin tarif ettiği ve normalleştirdiğinden başka. Dilin anlamsızlığa ve suskunluğa ittiğinden başka. Eril öznenin terse çevrilmiş imgesi olmayan bir başka? Aynı’nın Ötekisi olmaktan kurtulmuş bir Başka.
Kadınların bedenlerinin sömürüsüne dayanan bu toplumsal işleyişi açığa vuracak, kadınların arzularının çokluğunu ifade edecek bir dil nasıl icat edilecek? Kadınların politikayla ilişkisi nasıl olacak? Kuramlarla? Bilimlerle? Kadın olarak nasıl konuşacağız? Hâkim söylemin düzenini bozarak. Erkeğin efendiliğini sorgulayarak. Kadınlar arasında, kadınlarla konuşarak.
Irigaray’ın sorduğu soruların birçok dili, birçok ruhu, birçok sesi var o yüzden. Bir analizin kılı kırk yaran titizliği de var onun metinlerinde, bir kanıtlamanın kendinden eminliği, cesareti de. Söylemin hakikat iddiaları karşısında kendini gülmekten alıkoyamamanın mizahı da var, birbirine dokunurken kendine dokunmanın iç kıpırtısı, sevgisi de. Ve kuşkusuz, yanıtlardan, öğretilenlerden, kullanıla kullanıla eskimiş cümlelerden kurtulmanın özgürlüğü de.