Biz aynı gemiye farklı limanlardan binip aynı rotada yol almaya başlayan dört kadınız. Bütün hikâyemizin özü budur. Yolculuğumuz boyunca deneyimlediklerimiz, biriktirdiklerimiz farklı gibi görünse de aslında korku ve endişelerimizden arınmış bir yaşam hayaliydi bizimkisi. Ortak amacımız daha huzurlu ve mutlu olabilmekti. Yaşamın bize sunduğu tüm güzellikler içinde ruhumuzda esen fırtınaları durdurabilmekti. Küçük birer kız çocuğu olarak başladığımız yaşam hikâyelerimizde yol aldıkça, yaşadıklarımızdan çıkardığımız dersler ile ruhlarımız olgunlaşırken, kalplerimiz kararmaya başlamıştı. Biz büyüyorduk… Büyüme sürecinde yaşadıklarımızın bizde bıraktığı iyi ya da kötü izler sayesinde yaşamımızın şu anında geldiğimiz bu noktada Ayfer ve Devrim’in payına düşen kanser oldu. Bize de buna tanıklık etmek düştü maalesef... Kanseri yaşamak mı yoksa tanıklık etmek mi daha zor hiç bilemedik? Görünüşte bir kanser hikâyesi gibi olsa da, Bu hikâyenin özü aslında 4 kadının kim olduklarının arayışıdır. Keskin taraflarını törpüleme, yaşamı yeniden kucaklama hikâyesidir. Hepsi ayrı ayrı anlayacakları dilden bir sınava tabi tutuldular. Ve bunu anladıklarında Su toprağa aktı, çatlayan toprak canlandı ve hikâye başladı… Tüm sorularının altında aradıkları cevap aslında buydu. BİZ KİMİZ? Görünen çok sıradan gibi görünse de görünmeyende tahmin edemeyeceğiniz bir hikâye saklı… Görünen her şeyin başında 4 kadının bu hikâyeden haberi yoktu. … Namaste ve sevgiyle