Yunus geldi geçti Sarı köy’den...
Ve bir Yunus geldi geçti yüreğimizden...
Ve en derin izleri bırakarak iç dünyamıza.
İşte o Sarı Köy’lü Yunus bizim Yunus’tu.
Hani un eleyen ve toprak kokan ellerle tandırlarda ekmek pişiren kadının oğlu...
Fukara hayallerin sahibi çiftçi Yunus...
Hırs ve bencillik tutkunu dünya insanının anlamakta zorlandığı bir mana eri
Yunus...
Ne bekledi insanoğlundan?
Neye davet etti?
Neydi onun ömrünü böylesi renkli kılan?
Nasıl yaşadı ki sadece Anadolu insanı değil bütün bir insanlık unutmadı onu?
En güzel ilahilere beste oldu sözleri, gönülleri vurdu.
Hepsinden önemlisi kim aşktan söz etse, söz başına Yunusu koyarak başladı.
İnsanoğlunun en çok ihtiyaç duyduğu şey neydi ki Yunus’unda hayatının mihenk taşı oldu?
Neydi toplumu içten içe kemiren bu hastalık ki O’nu kurtuluş reçeteleri sunmaya yöneltti?...