Tükendi
Stok AlarmıO vaziyette birkaç dakika bekledi. Yanımıza geleceğe pek benzemediğinden kalkıp merdiven başına kadar gittim. Sırtı yarı dönük duvara bakıyordu. Basamaklarda durup o halini görünce kendimi Pantheon’da Tanrıça Athena’nın huzurunda zannederek saygılı bir tavır takındım. O ıslak saçları, iki düğmesi açık sütbeyaz gömleği, kareli pantolonu ve ince uzun köseli ayakkabısıyla başını çevirince hafifçe eğilip gülümsedim. Beni tepeden tırnağa bir güzel süzüp affetmiş edaları takınarak elleri ceplerinde odasına yöneldi.
Ağzınla kuş tutsanız hiç kimse inanmıyordu. Yıllarımızı vermiştik bunların gerçekleşmesi için. Dile kolay. O gün kütüphanede herkes çıktıktan sonra odamda tek başıma hüzünlerin, sevinçlerin, mutlulukların çok güzel bir örneği olan, Georg Friedrich Haendel’in “Ombra mai fu” aryasını dinlerken çok hoş bir duygu kaplamıştı içimi. Raflar arasında dolaşırken kendimi gül bahçesinde sandım. Çok uzun sürmüş bir günün akşamıydı. Acıları, hüzünleri ve sevinçleriyle her şey çok gerilerde kalmıştı.