Hayat bir yolculuktur.
Kimi zaman acı, kimi zaman tatlı. Doğrular ve yanlışlar da cabası.
Burnumuzu sürte sürte ilerliyoruz. Ta ki en iyi olana kadar.
Ansızın o muhteşem soru devreye giriyor ve akıllar duruyor. Bu söylediğin mümkün mü diye?
Soruların devreye girmesi ile birlikte cevaplar yığılıyor. Ortalık çapraz ateşe dönüşüyor.
Yaşadıklarımız, isteklerimiz ve bastırdıklarımız üçgeninde gelişiyor her şey. İnsan olmanın ve olabilmenin cazibesi de burda. Tam da bu sırada suskunluk yetişiyor imdada.
“Sevgili dost” hitabı ile masaya yatırılıyor olan biten. Çocukluğumuzdan kalma bir oyundur. Bir iki üç tıp! Tıp dersin ve dudaklarını sessizliğe terk edersin.
Yazı konuştu usulca, satır aralarına döşendi yavaşça.
Merak sırası sana geçti. Dudakların kenetlendi.
Bir çuval dolusu söyleyemediklerimiz var bu suskunluğun içinde.
Dinleme sırası sizde.
Bir, İki, Üç... Tıp!